22 Temmuz 2009 Çarşamba
Herşey kadınlar yüzünden….. mi acaba?
Sakin ve gri bir Belçika Pazar’ı... Genelinden...Son yazımı yayınlayalı çok kısa bir süre olmuşken yenisini yazıp yazmamayı düşünüyorum.Canım ne zaman isterse yazabilirim elbet ama yazmak istediğim konu o kadar hassas ki..Üstelik her yöne çekilebilecek kadarda esnek. Acaba diyorum, hiç yazmasammi..Yapmak istediğim şey bir ideolojiyi savunmak veya haklı göstermek değil,sadece biz kadınların bazen nasıl maşa yerine kullanıldığından bahsetmek.. Bu yüzden diyorum kendi kendime etliye tuzluya karışmadan yazabilirim belki…
Tarihin her evresinde,insanoğlu’nun yaşadığı hemen hemen her dönemde,iklimsel,coğrafi,politik veya güç-iktidar ikilemesi nedenleriyle bir sürü olay süre gelmiştir. Bu olaylar süre gelirken,ipler hep beylerin kontrolünde olsa bile bahsedilen gerekçeler hep biz kadınların sorumlu olduğudur.
Milattan binlerce yıl öncesinden bir örnek vereyim..Truva’dayız…Çok güçlü ve iyi hazırlanmış bir Yunan ittifakı ve onlarca yıldır Truva’yı yerle bir edip, bereketli topraklarına sahip olmak isteyen,gözü pek binlerce Spartalı.Patlak veren savaşı,destan yaratan olaylarıyla binlerce yıldır okuyoruz. Peki o büyük savaşın bahanesi neydi ? Sparta kraliçesi Helen, Truva veliaht prenslerinden Paris’le kaçmıştı..
Truva’dan bir kaç kuşak ötesine gidelim bu sefer..Mısır topraklarına..Büyük Roma İmparatorluğu’na bağlı bir eyelet haline gelen Mısır’ın başında Kleopatra vardır.Kleopatra hem kendi hemde ülkesinin çıkarları için – ki o dönemde Mısır tek başına Roma İmparatorluğuna baş kaldıramayacak kadar güçsüzdür – önce Sezar ardından Antonyus ile işbirliğine gitmiştir.Sezar ve hemen ardından Antonyus’un ani ölümlerini takiben gittikçe artan vergiler ve sahip olunan buğday stoklarının aç Mısır’lılar yerine Roma İmparatorluğu’na verilmesi Mısırlıları iyice çileden çıkartmış ve bağımsızlık için mücadele etmeye başlamışlardır.İşte tam bu noktada devreye Roma’nın yeni hükümdarı girmiş,Mısır’ı bir kez daha ve çok kanlı bir biçimde tekrar işgal etmiştir. Bahaneye gelince…Kleopatra’nın önce Sezar ardından isyancı general Markus Antonyus ile beraberliğidir. Kleopatra’nın Sezar’dan olan oğlunun Roma tahtı icin potansiyel veliahtlardan biri olması anlatılmayan nedenlerden biridir oysa ki.
Bu sefer daha yakın bir tarihe, Fransız ihtilaline uzanalım..Elimizdeki manzara şu; İklimsel olarak çok ağır geçen bir kış ve topraklara neredeyse hiç bir şey ekemeyen köylüler. Yeni dünya Amerika’nın keşfi ile orada bir koloni kurmak isteyen bir hükümet ve ardı ardına gelen vergi haberleri ile iyice çöken burjuva sınıfı.Zaten çoktandır fokurdamaya başlamış devrim yanlıları için fitili ateşleyen,Kral XVI. Louis’in eşi Marie Antoinette olmuştur. Tamamiyle dedikodu olduğu yıllar sonra ortaya çıkan “ Ekmekleri yoksa pasta yesinler” lafı, ihtilalin bize anlatılan başlama nedeni olmuştur.
Bu bizim kaderimiz mi yoksa biz kadınlar gerçekten kendimizi kullandırmaya çok mu meraklıyız bir türlü karar veremiyorum. Son zamanlarda ülkemizde bir türban meselesidir almış başını gidiyor.
Çok kısa bir noktaya dikkatinizi çekerek bitirmek istiyorum.Ne zamanki türbanlı bir bayan ile ilgili bir olay olsun hemen o anda temel tüketim ürünlerine bir zam veya Türkiye’nın aleyhine sonuçlanan bir gelişme haberi alt yazı olarak tv’lerden geçer.Veya gazetlerde manşetten verilen türban haberinin ardından küçük haberlerde yerini alır.
Hamiş: Yazıma biraz ironi katmak için Adam ile Havva’nın cennetten kovuluşunun anlatıldığı bu resmi kullandım. En başından beri böyle olduğunun varsayılması ironi değilde ne acaba?
Görüş ve önerileriniz için; havadansudanyazilar@gmail.com