
Türkiye’ye gelmemiş veya bir kere gelmiş bir yabancı tanıdığınız varsa ona sorar mısınız Türkiye deyince aklına ne geliyor ? Kalıbımı basarım rakı , kebap , dansöz üçlemesini veya İstanbul’un sanki başka hiç bir yeri yokmuş gibi SultanAhmet’ini söyleyecektir size tereddütsüz..
Bu ne kadar acı bir şey aslında. Ne rakı , ne kebap ne de dansöz bizim Orta Asya’nın steplerinden çıkmış Türk Kültürü’müze ait özellikler değil..Ama biz ne hikmetse yıllarca ve hatta hala tüm yabancıların, biz Türk’lerin günlük yaşantısıymış gibi , sanki her yemekte dansöz oynatırmışız ,tandır veya taş fırından kebap yermişiz veya sabah akşam rakı içermişiz gibi başka kültürlerin özelliklerini alıp, kendimize uyarlayıp , altına da Türk kültürü imzamızı atıp pazarlamışız ve pazarlıyoruz da..
Bundan yıllar önce çalıştığım şirkette satış yöneticisi olarak görev alan bir arkadaşımın ondan istenilen şeyin utangaçlığı çaresizliği içindeki yüzünü hatırlıyorum.. Almanya’dan gelen misafirleri akşam yenecek şirket yemeğinde dansöz olmasını istiyorlardı.. Adamlara kızmak gerekir mi ? Bence hiç kızmamalı çünkü biz bıkıp usanmadan dansözü , rakıyı ve kebabı onların gözlerinin içine sokmuşuz yıllarca. Havalimanlarında davullu , zurnalı , dansözlü karşılamalar yapmışız.. Onlarda haliyle iş gezisinde yiyecekleri akşam yemeğinde dansöz görmek istiyorlardı.
Oysa bizim 2000 yıllık Efes antik tiyatromuz , 4000 yıllık Kapadokyamız , 2100 senelik Kral mezarlıklarımız varken , rakı , kebap ve dansöz ile Türk kültürünü tanıtmak ve inatla tanıtmaya devam etmek haksızlık olmuyor mu ? Kaldı ki rakı’nin Yunanlardan geldiğini , kebap’ın aslen Ortadoğu yemeği olduğunu ve dansöz’un Mısır kültürüne ait olduğunu artık öğrenmenin vakti geldi de geçiyor bile..
Üstelik birde torunlarını Anadolu’ya göndermiş , Orta Asya’nın steplerinde yatan atalarımıza da ayıp etmiyor muyuz sizce ? Orhun anıtları , kımız , ok ve at’tan oluşan öz kimliğimizi neden unutmak istiyoruz? Bence bunlar , rakı, kebap , dansöz üçlemesinde çok daha gerçekçi , kişilikli ve takdire şayen..
Amerika’da yaşarken Türkiye’yi merak eden , gelmek isteyen dostlarıma hiç bir zaman göbek danslı ve bol kebaplı ziyafet sofralarından bahsetmedim ben.. Övünerek ne görmek istediklerini sordum.. Çünkü 3 kıta ve 36 kültüre 700 yıl ev sahipliği yapmış bir medeniyetin barındırdığı, benim bildiğim 4 uygarlığın ve onlarca şaheserin hepsini bilmeleri, hangisini görmek istiyorlarsa onu görmeleri gerektiğini söylüyordum . Efes’i anlatırdım, Kapadokya’yı, Kral mezarlıklarını , ÇatalHöyük’ü ,Meryem Ana’nın evini , Sümela manastırını, Truva’yı, açık hava müzesi Side’yi ve daha nicelerini..
Görüş ve önerileriniz için ;
havadansudanyazilar@gmail.com