10 Aralık 2011 Cumartesi

Yaşlandığımı nasıl farkettim?

Ne saçımdaki ak tellerden ne de yüzümdeki kırışıklıklardan..
Yaşlandığımı uçak yolculuklarından anladım.

Başlangıçta birkaç gün öncesinden planlanan seyahat programı yerini günler öncesinden hazırlanan valize bıraktı..
Valizim eskiden kabin iken sonra kabinden hallice büyük boydan biraz küçük valiz oldu..
İçine vaktiyle 2 pantalon 3 kazak koyarken artık yedekleriyle hergün için ayrı kıyafet, kozmetik ve bakım ürünleri koyar oldum...

Havaalanına uçuşa 2 saat kala değil, 4 saat öncesinden gitmeye başladım. Istanbul'lular bana trafikten dem vuracak ama Brüksel içinde bu böyle. Araba ile topu topu yarım saat, toplu taşıma ile 1 saat süren havaalanına gitmek için 4 saat öncesinden evden çıkıyorum..

Son çağrıda koştur koştur check-in yaptırdığım günler aklıma geldikçe kalbim sıkışıyor şimdilerde..'Amaaan beni almadan mı gidecek?' sorusu yerini 'Gider mi gider neme lazım' hipotezine bıraktı..

O pasaportu, kimlik kartını, uçuş kartını unutup unutmadığımı kontrol etmek için kaç kere çantadan çıkartıp yerine koyduğumu sayamıyorum artık.

Güvenliğn şaşkın bakışlarına arkamdaki yolcuların içlerinden yedi düvelime sövmesine aldırış etmeden 3 tane kap alıyorum eşyalarımı x ray'den geçirmek için. Birine çantamı öbürüne paltomu sonuncusuna da ayakabılarımı yerleştiriyorum özenle.. 'Güvenlik mühim' diyorum içimden her seferinde..İşim bitince aynı itinayla geri yerleştiriyorum eşyalarımı. Paltomu ayakabılarımı giyiyorum yavaş yavaş..

Uçağa binmek için de acele etmiyorum. Hep en son biniyorum. Varsın bagajlar dolsun benim için eşyalarımı koyacak yer kalmasın.. Benim çantam yanımda paltom da üzerimde oluyor artık..

Vurup kafayı uyuyamıyorum eskisi gibi..Ya yanımdakilerle konuşma ihtiyacı duyuyorum yada kitap dergi ne varsa okuyorum tek tek..
Eskiden göz açıp kapayana kadar geçen yolculuk artık git git bitmiyor oldu..

Nasıl en son biniyorsam uçağa en son inen ben oluyorum. Hatta çoğu zaman hostesler yolcuları uğurlamış kendi eşyalarını topluyor oluyorlar. Bir kaç kere uçağı terketmeye hazırlanan pilotlarla karşılaşmıştım..
Acelem yok benim. Niye peşimden kovalayan varmış gibi uçaktan inip pasaport kontrolüne gideyim ki? Mazallah ya bişey unutursam?

Valiz beklemek dert olmaktan çıktı benim için.. 'Nerde benim ki?' diye oflayıp poflamak yerine önümden döne döne geçen rengarenk valizleri sevgiyle izliyorum..

Acelem olmadığı için Duty Free'de inişten sonra da geziyorum. Yeni çıkan parfümlere bir kez daha bakıyorum Belçika'yla fiyatlarını karşılaştırıyorum dikkatlice..

Ne taksi için ne de başka bir araç için acele etmiyorum. Biri giderse öbürü gelir. Sıra varmış kuyruk varmış kalabalıkmış benim için problem teşkil etmiyor. İşi olan buyursun binsin diyorum. Ben beklerim, acelem yok...