Ne zamanki işin içine para girsin,karşılıklı menfaatler söz konusu olsun, ne bir düşmanlık nede husumet kalır iki insan arasında. Kanlı bıçaklıyken birdenbire can ciğer kuzu sarması oluveririz çünkü iki tarafında kendince bir faydası vardır o işten.
Karşılıklı çıkar, en çok ticarette karşımıza çıkıyor. Kişisel veya uluslararası farketmeksizin işlerimizi yürütmenin ve para kazanmanın derdindeyizdir. O zaman konuşulan dil, paylaşılan din, yaşanan coğrafya aynıdır. Birbirimizi çok iyi anlarız.
Aynı durum yemek konusunda da geçerli.İnsanoğlunun beş zorunlu gereksinimlerinden biri olan yemek yeme söz konusu olunca, açlık hissi ne düşmanlığı hatırlatıyor nede husumeti.
Geçen hafta Pazar günü eşimle Brüksel merkeze gittik. Avrupa'da yaşayanlar ve Avrupa'ya yolu düşenler bilirler, biz Türkler heryerdeyizdir. Ve bulunduğumuz heryere Kebap-Dürüm-Döner üçlememizi beraberimizde götürürüz.
En az bizim kadar Avrupa'ya yayılan başka bir ırkta Yunanlılar. Ve onlarda tıpkı bizler gibi gittikleri heryere Gyro-Pita ikilemesini götürürler.
Döner bizden mi çıktı yoksa Yunanlılardan mı tartışmasına burada girmeyeceğim. Yumurtanın tavuktan çıktığına inanlar için bizim, tavuğun yumurtadan çıktığına inananlar için Yunanlıların milli yemeği o kadarını söyliyeyim.
Belçika'ya geldiğmiz iki yıldan beri hep Türklerin işlettiği yerlerde döner yiyorduk. Geçen pazar ezberimizi bozup, karşı kıyıdaki komşunun kapısını çaldık.
Avrupa'nın göbeğinde bir sorun çıkacağından değil elbette ama kötü bir geçmiş ve her iki kıyı insanı içinde oldukça yoğun bir milliyetçilik duygusunun hakim olduğu gerçeğiyle hafif bir tedirginlikle hani olurda merak edip nereli olduğumuzu sorarlarsa... diye düşünmeden edemedik.
Karşılama yarı Fransızca yarı İngilizce oldu. Eşim menüden hemen istediğini seçti. Zeytinyağlı yaprak sarması ve patates kızartmasıyla servis edilen bizim döner porsiyonumuz onların gyro'su.. Benim içinde pide içinde döner yani gyro pita..
Yalan söyleyemeyeceğim, iki yılda Belçika'da yediğim en güzel dönerdi. Bizim Türkler maliyetinden olsa gerek et döner olarak hindi veriyorlar. Komşu paraya kıymış, dana olmasa bile kuzu etinden yapmış dönerini... pardon gyro'sunu. İçecek olarak ayran geçti içimden ama şansımı pek zorlamak istemedim.
Servis sırasında veya yanımızdan geçerken eşimle Türkçe konuştuğumuz duyulmuş olsa gerek, hesabı ödeyip ordan ayrılırken göz göze geldiğim işletme sahibine başımla selam verdim.Ticaret yapmış olmanın verdiği nezaketle '' Merci beaucoup Madame'' dedi. Ardından mükemmel bir telafuzla '' Teşekkür''...