1 Eylül 2010 Çarşamba

Ah benim zavallı Fransız arkadaşım…

Bu sözü aslen Fransız olan arkadaşım Marine onlara yemeğe gittiğimiz akşam benim için söyledi. Aslında Fransızlıkla uzaktan yakından bir bağım yok ama konu Belçika’da iş aramaya gelince tam bir Fransız konumundayım..
Yaklaşık 1 aydır iş arıyorum.
1.5 senelik Fransızca eğitiminden sonra akıcı seviyesinde olmayan Fransızcama, 11 yıllık lojistik sektöründeki deneyimime, İngilizce ve SAP bilgime güvenerek yanında ana dilim Türkçe ve orta düzeydeki İtalyancamla birlikte Belçika insan kaynakları sitelerini arşınlıyorum.

İş bulma hele ki istediğiniz düzeyde istediğiniz mevkide bir iş bulabilmek Türkiye’de bile çok zorken, benim için Belçika’da neredeyse imkansız bir hal alıyor.
Bunun en önemli sebebi “iki dil” bilmemem..
Pratik olarak konuştuğum 4 dil ne yazık ki sayılmıyor.
Flamanca bilmem gerekiyor.
O zamanda aynen Marine’in dediği gibi “Zavalli Fransız“ oluyorum.
O da çalışmak istese onca yıldır yaşadığı ülkede çalışamayacak. Çünkü o da “iki dil” bilmiyor..

Gelelim iş arama ve bulma konusuna..
Yaşadığınız ülkenin yerel dilini bilmek bir zorunluluk. Bu benim yaşadığım ülke Belçika gibi iki ana dili olan bir ülkeyse bu şansınız yüzde elli azalıyor. Global dilimiz İngilizceyi akıcı derecede konuşmanız ikinci zorunluluk. Ve tercihe göre ilgili konuda üniversite eğitimi ve bilgisayar programları da üçüncü zorunluluklar oluyor.

4 sene önce Amerika’da sırf araba kullanmama inadım yüzünden zorunlu olmasa bile artı bir puan olabilecek uluslararası deneyimi kaçırdığıma şimdi çok hayıflanıyorum. Ama bunun geri dönüşü yok.

Neyseki Türkiye’de çalıştığım firmaların hepsi uluslararası firmalardı. Bu özgeçmişimin elenmesindeki yüzde onbeşlik payı ortadan kaldırıyor. Çünkü çalıştığınız firmaların yerli olması yabancı bir adayı elemek için iyi bir sebeb.

Sizde rahatlıkla “Ah benim zavalli Fransız blogcum” diyebilirsiniz benim için. Öyle görünüyorum çünkü..