16 Haziran 2009 Salı

Bir kapı kapanır diğeri açılır ama o kapı gerçekten kapanmak zorunda mıdır ?


Diyelim ki iş arıyorsunuz ve eğitiminiz,bilginiz,tecrübeniz ile orantılı bir iş ilanı buldunuz. Vakit kaybetmeden başvurunuzu yaptınız ve görüşmeye çağrıldınız.. Bundan sonrası tamamiyle o kapıyı yüzünüze kapatacak veya ardına kadar açacak kişilerle görüşmenize bağlı. Hayatınız boyunca görmediğiniz ve belki bir daha hiç görmeyeceğiniz kişilere.

Sizin özenle hazırladığınız ve içinde türlü cevherleri olan özgeçmişinizi öncelikle sizin yapacağınız işle hiç alakası olmayan bir kişi görür. Elinde muhtemelen bir “talep listesi” vardır o kişinin. “ 5 yıl tecrübe, üniversite mezunu, ingilizce bilen…. “ Sizin belki çok kıymetli 2 veya 3 yıllık bir tecrübeniz vardır , beraber çalışacağınız kişilerle konuşsanız sizi anlayabilirler ama “ İnsan Kaynakları” bünyesinde çalışan bir kişi için 5 yerine 3 yıllık deneyim çoğunlukla görüşmeye davet edilmeme anlamına gelir.

İngilizce bilgisine gelince…Şimdiye kadar görüşmeye gittiğim sadece bir yerde iş görüşmesini başından sonuna kadar ingilizce yaptım. Diğer heryerde ingilizce ya boş vakitlerimde neler yaptığım ya bir önceki işimde ne işlerle meşgul olduğum yada ilgili firmadan beklentilerimin ne olduğu ile ilgili sorular soruldu. Şu bir gerçek ki çok az ingilizce bilen, yani sadece temel ihtiyaçlarını söyleyebilen adaylar özgeçmişlerinde ingilizce bölümüne “orta” , orta seviyede yabancı dil bilgisine sahip olanlar da hep “ akıcı “ veya “ ileri düzeyde” olarak işaretlerler. Oysa bir toefl derecesi sorulmaz kimseye. İngilizce biliyor musun? Biliyorum , tamam o zaman..

İş verenler hep dürüst mülakat isterler. Ama ne derece dürüstlük? Şimdiye kadar görüştüğüm onlarca firma arasında sadece bir kere, tek bir soruya dürüst cevap verdim kendi adıma.. Oldukça fazla mesai yapmak zorunda kaldığım,hatta cumartesilerin yetmeyip, pazarlarıda çalışmak zorunda kaldığım bir şirketten yeni ayrılmıştım ve insan kaynakları uzmanı ile görüşürken ayrılma sebebimi “aşırı fazla mesai” olarak belirtmiştim.
Fazla mesai gereksiz, verimsiz ve olmaması gereken bir durumdur. Eğer bir işi sabah 8’den akşam 6’ya kadar bitiremiyorsanız, iş yerinizde isterseniz sabahlayın gene bitmez o is. Eğer bir çalışan devamlı mesai yapıyorsa ya iş yükü fazladır, ya da karşılığında mesai ücreti alıyorsa art niyetlidir.. İstisnai durumlar olabilir, belki ay sonları yada kritik bir rapor hazırlanırken ama asla hergün değil. Gelgelelim o iş görüşmemin sonunda birlikte çalışacağım yetkililer ile yapmam gereken ikinci görüşmeye davet edilmedim bile. Nazikçe başvurum için teşekkür edildi ama mesai yapılması gerektiği söylendi. Yani “fazla dürüst” olmanın , ters giden bir şeye parmak basmanın akabinde “mesaiden kaçan” bir aday olarak yüzüme kapanan bir kapı..

İnsan kaynaklarını geçtiniz diyelim, peki ya birlikte çalışacağınız kişilerle yapacağınız görüşme? Üstünüz olacak kişiden çok daha kaliteli bir yüksek öğreniminiz hatta yüksek lisansınız var diyelim. İngilizceniz de toefl derecesinde. Yapacağınız işi çok iyi biliyorsunuz ve inanılmaz fikirleriniz var o işle ilgili.Müdürünüz olacak kişi “ Bu aday beni yarına birgün yerimden eder” diye düşünmez mi sizin hakkınızda? Öyle bir niyetiniz olmasa bile , Türkiye’de hiç bir yönetici, altını kendisinden çok daha bilgili,eğitimli ve tecrübeli adaylarla doldurmuyor ne yazık ki. Buna cesaret edemiyor. Gerekçe ise ingilizce tek bir kelime “overqualified” yani benim deyimimle “ fazla iyi..” İşte size kapanan bir kapı daha.

Pek zannetmiyorum ama diyelim ki müdürünüz son derece hazımlı bir kişi çıktı , “Gençlerin önünü açmak lazım, şirkete böyle cevherler gerekiyor “ diye düşündü ve size kapıyı açtı. Peki siz ileride “ Müdürümde hiçbir şey bilmiyor, herşeyi bana soruyor, nasıl hala burda çalışabiliyor ? “ diye sormaz mısınız kendinize ?


Görüş ve önerileriniz için ;

havadansudanyazilar@gmail.com