
Ben bu konu hakkında ne düşünürsem düşüneyim , ne yazarsam yazayım biliyorum ki çocuk sahibi olmadığım için bir çoğunuz " Bekara boşanmak kolay " diyecektir. Yada " Seninde olsaydı aynısını yapardin " diyeceksiniz. Veya coğrafi olarak Avrupa kapısında ama kültür olarak Ortadoğu'ya ait olduğumuz için " Olur mu öyle şey ? Daha neler? " diye şiddetle karşı çıkacaksınız bana. Ama bende çocuk sahibi olmadığım için en azından çocuk yetiştirme konusunda oldukça objektif olduğumu söyleyebilirim size.
İstanbul'da yolda yürürken tam olarak nesi olduğunu anlayamadığım ama anane veya babane olma olasılığı yüksek bir bayanın 4-5 yaşlarındaki bir çocuğu severken " Ayy, Ölürüm ben sana " diye bağırdığını duydum.
Ölüm her nekadar tıpkı doğum gibi doğanın bir kanunu olsada yaşlı genç hepimizi derinden üzen , sevdiklerimizin yokluğuna alışmaya zorlayan ve hiç olmasını istemediğimiz bir kavram.
5 yaşındaki bir çocuğa sevgimizi neden bizi bile korkutan bu kavramla göstermeye çalışıyoruz ?
O çocuk çok ama çok hassas bir kişiliğe sahip olabilir ve neyin ne olduğunu öğrenmeye başlamıştır artık. Hiç içinden " Ama ben senin ölmeni istemiyorum, benim için ölme , o zaman beni sevme " diye geçirmez mi ?
Yada tam tersi , uğrunda kendi hayatlarını bile feda edebilecek bu insanların , bu hissiyatlarını çocuğun bir gülümsemesinde bile dile getirmelerinin ileride bu çocuğu bencilliğin belki en üst seviyesine taşıyabileceğini hiç düşünmezler mi ? "Sen benim için ölebilirsin bile , o zaman her istediğimi yap " demez mi bir gün o çocuk ?
Ben çocukken peyniri çok sevdiğim ve ekmeksiz yediğim için bana hep " günah " diyen babanem sayesinde çocukken hep cehenneme gideceğimi düşünürdüm. Amerika'da ebeveynler çocuklarını yetiştirirken sadece doğru ile yanlışı öğretiyorlar. İnsanları rahatsız etmek yanlış , akşam aile ile yemeğe oturmamak yanlış ,soru sorulmadan konuşmamak doğru , meyva yemek doğru gibi.Belçika'da bu doğru ve yanlış kavramlarına birde nezaket ilave ediliyor. Yolda yürürken anne ve babalar arkalarından gelen çocuklarına hep " yol vermelerini " söylüyor. Hatta 4 yaşında çok yakışıklı bir genç bey bana tüm nezaketiyle kapı tutmuştu bir keresinde.
Yazımın başında coğrafya olarak Avrupa'da ama kültür olarak Ortadoğu'ya ait olduğumuzu yazmıştım. Biz " Batı"'nın askine tüm hislerimiz abartılı yaşıyoruz ve buna bayılıyoruz binlerce yıldır. Sevgimiz hep abartılı hatta ölçüsüz. Küçücük bir çocuğu severken bile sevgimizi ölüm gibi bir kavramla gösteriyoruz. Doğru- yanlış yerine sevap - günah ikilemesiyle yetiştiriyoruz onları.Ne yazık ki bu çocuklar büyüdüklerinde doğruyu ve yanlışı değilde , kendilerine göre daha doğruyu ve kendi çıkarları ölçüsünde sevabı veya günahı yaşamaya başlıyorlar.
Yolda yürürken karşılaştığınız kaç kişi size yol veriyor? O yetişkin ya saçma sapan şeylerin günah olduğu düşüncesiyle büyümüş ve bilgilenince bunların boş olduğunu anlamış yada ebeveynleri tarafından yanlış hiç bir şey öğretilmeden yetiştirilmiştir.Oysa Amerika'da ve Belçika'da bay bayan herkes size yol verir karşılaştığınızda.
Bu konuda tecrübeli olmadığımı yazmıştım ama dışarıdan bir gözlemci olarak son derece objektif olduğuma inanıyorum. Tabiki her anne- baba için kendi çocukları çok özel, herşeyin en güzelini, en iyisini hakediyor ama onları yetiştirirken , uğurlarında kendi hayatlarını bile feda edebilecek olduklarını, en azından onları severken dile getirmeseler ?
Görüş ve önerileriniz için;
havadansudanyazilar@gmail.com