Sizlerden iyi olmasın , bir komşum vardı . Nancy, o kadar sıcak kanlı , o kadar çalışkan ve sempatik bir bayandı ki , onunla karşılaşır karşılamaz ister istemez yüzünde bir gülümse beliverirdi insanın.. Ben onun karakteristik özelliklerinden ziyade , bir gününü nasıl geçirdiğini , neler yaptığını ve öyle bir günün sonunda bana söylediği ve benim kafama yer eden sözlerini anlatacağım size.
Nancy güne erken başlardı. Ben hazır ücretsiz izindeyim , ev hanımıyım ayağına tembellik ederken , o çoktan kalkmış , evin günlük alışverişi için dışarıya çıkmaya hazır olurdu. Onunla günün ilk karşılaşmasını , sabahın bu erken saatlerinde yaşardık. Dedim ya ben daha kahvemle ve sigaramla afyonumu patlatmaya çalışırken o çoktan garaj kapısını açmıştır ve arabasını çalıştırmıştır bile.. Yinede unutmaz , mutlaka gülümseyerek günaydın derdi bana. Üzerini güzel giyinmiş , saçlarını taramış olurdu hep. Ben mi ? Üzerimde hala pijama ve sabahlıkla dolaşıyor olurdum elbet !
Evin günlük alışverişini yapıp , aldıklarını yerleştirdikten sonra bu sefer kendi işlettiği küçük emlak ofisine gider , öğlene kadar işlerini yoluna koyardı. Bana anlattığı , hergün öğlen ofisten çıktıktan sonra 86 yaşındaki annesini ve onun erkek arkadaşını - Ne kadar sevimli değil mi ? - kontrol etmek için annesinin evine gidermis. Günlük ziyaretinin ardından tekrar eve döner ve kursa gitmeye hazırlanan kızına yardım eder , onu kursa gönderir ve 2.5 yaşındaki torunu , esmer mi esmer , biber mi biber Yarı Amerikalı yarı Jameikalı Kingston ile ilgilenirdi bütün öğleden sonra..
Akşam üzeri yemeği hazırlar ve küçük ailesiyle keyifli bir akşam geçirirdi. Onun yaşına bakarsak - ki kendisi 60'ını yeni geçmişti - bu tempo , bu çalışkanlık , hayata bu denli bağlı olmak bana göre inanılmaz bir enerji ve yaşam sevinciydi. Etrafımızda 60 yaşını geçmiş kaç bayan böylesine bir tempoda yaşayabilir , hatta yaşadığı ölçüde keyif alabilir ki ?
Hatta bu kadar yoğun tempodayken bile , üst komşusu - yani beni - unutmaz , yeni yıl için çok güzel orkide alır veya haftasonu gittiği değişik yerlerden ev yapımı reçel hediye ederdi.
Bir gün , herzamankinin aksine , üşenmeyip , bir tabak pogoça yapıp , akşam üzeri kapısını çaldım.. O gün neler yaptığımızdan bahsettik ve her cümlede ben biraz daha utandım.. Çünkü onun yaptıkları ve anlattıkları karşısında benim sadece " Eh işte bende yemek yaptım , evi toparladım , kitap okudum.. " dan oluşan cümlelerim o kadar basit ve yavan kalıyordu ki sanki ağzımdan çıkar çıkmaz kelimeler buhar olup , havada kayboluyordu.
Bu sevimli bayanla o gün konuşurken , tamamen içimden geldiği gibi , "Biliyor musun ? Sana sahip oldukları için ailen çok şanslı " demiştim. Bana bakıp , gülümseyerek , " Asıl ben çok şanslıyım " dedi..
İşte bu cümle beni aldı bambaşka yerlere götürdü.. Kaçımız , sevdiklerimizle ilgilenirken , onlar için bir şeyler yaparken , hatta onların hayatlarının önemli bir parçasıyken böyle düşünüyor ? Benim bildiğim , gördüğüm , bu tarz durumlarda ağzımızdan çıkan ilk cümle " Ben olmasaydım ne yapardı ? " olur " Asıl ben çok şansılıyım " yerine..
Hamiş: Nancy ve ailesi daha büyük bir eve taşındı. Eşi , kızı ve torunuyla hala aynı tempoda , keyifli hayatlarını sürdürüyorlar.
Gorus ve onerileriniz icin;
havadansudanyazilar@gmail.com