Sonunda anladım. İnsanın evi gibisi yok. Ne sizin rahatınız için çırpınan sevdikleriniz ne beş yıldızlı otellerin konforu ne de yıllar öncesinde size ait olan yer.. Hiçbiri kendi evinizin yerini tutmuyor.
Tatil manasında uzun ama özlem giderme amacında oldukça kısa bu sefer ki Türkiye gezimin durakları bir kaç saat kaldığım annemin Erenköy'deki evi, eşimin yanında kalmak için gittiğim başka bir şehirdeki otel ve çocukluğumun yazlığı bugünün erkek kardeşimin evi..
Hepsi farklı şehirlerde olduğu için hayli yorucu otobüs seyahatleri ile geçen Türkiye gezimin ilk durağı her gelişimde hava limanından çıkar çıkmaz neredeyse koşa koşa gittiğim, fazla değil bana sadece 6 ay 'ev'lik yapmış annemin Erenköy Ethemefendi'deki dairesi..
Hayatımın çok kısa bir dönemini geçirmiş olsam bile kapıdan girişimden itibaren hayatımda ilk kez yabancı bir yer hissi uyandırdı bu sevimli daire bende.
Sadece annemin yeni düzenlemeleri ile oturup televizyon izlediğim koltukların veya yatınca başımı sağa çevirdiğimde gördüğüm pencerenin arkamda kalması o küçük sevimli evi bildiğim hissettiğim ev kavramından çıkarmış adeta bambaşka bir yere çevirmişti.
Uyuyamadım o gece. O kadar yorgunluğa rağmen gözümü 1 dakika bile kırpamadım. Salona gidip oturmaya çalıştım olmadı. Odaya dönüp tekrar yattım yine olmadı. Daha gün ağarmamışken eşimi kaldırıp, onun çalıştığı şehre gitmek istediğim söyledim. Oysa planımız bu değildi. Rüya mı gerçek mi olduğunu ayırtedebilmek için uzun uzun bana baktı gözlerini ovuşturup. Sonra neden? diye sordu. 'Burası bana yabancı' dedim hiç tereddütsüz. 'Annem evin şeklini değiştirmş, yapamıyorum ben burda, nolur gidelim..'
Sabahın 5'inde Düzce yolundaydık.
Kaç yıldızı olursa olsun ne kadar konforlu olursa olsun geceliği ne kadar olursa olsun kim bana oteli evine tercih edeceğini söyleyebilir ki? Otelde herkes sizi tanısa etrafınızda deli divane dolaşsa, bir şey istemeniz için gözünüzün içine baksa.. evinizin yerini tutabilir mi?
Hiç sanmıyorum..
2 gün sonra çocukluğumun yazlarını geçirdiğim sevimli şirin Erdek'e gelmiştim.
Hem deniz havasının hem de çocukluğumun zeytin kokulu anılarının çoşkusuyla yüreğim kıpır kıpır otogardan beni alan erkek kardeşimle birlikte benim çocukluğumun yazlığı, onun bugünkü güzel evine gidiyoruz..
İlk dikkatimi çeken dış cephe boyası oldu renkli ve güzel. Eve değişik bir hava vermiş. İçeri girişte ilk etapta bir değiklik gözüme çarpmıyor. Kucaklaşma faslından sonra gözlerim evin içinde dolaşıyor, evet perdeler, koltuklar.. heyecanla yukarı çıkarıyorlar beni. Üçüncü kat, yani teras tamamen kapanmış. Paten kaydığım yer artık içinde ebevyn banyosu olan bir yatak odası ve çamaşır odası. Güzel mi? Olağanüstü! Her kim tasarladıysa inanılmaz bir iş çıkartmış. Ama evim mi? Artık değil..
Brüksel uçağının yere inişi ve benim kendimi evime atmamla beraber dudaklarımdan hangi kelimeler döküldü dersiniz? Evet, evimi çok özlemişim..