17 Kasım 2009 Salı

Ama sen beni yanlış anladın…


Kimbilir hayatımız boyunca kaç kere kurduk bu cümleyi çoğunlukla yanlış anlaşılmanın verdiği üzüntü ve tasayla..
Ve ne yazık ki ömrümüz boyunca da devam edeceğiz yanlış anlaşılmaya çünkü bunun ilacı yok.

Üşenmedim bir araştırma yaptım internette. Söylediğimiz bir sözün karşımızdaki kişi tarafından 9 farklı şekilde algılandığını öğrendim..
Şaşırtıcı değil mi?
Yani birisi hatırımı sorduğunda 'iyiyim' diye cevap verip gayet net ve anlaşılır olduğumu düşünürken, soruyu soran kişi tarafından dokuz farklı şekilde anlaşılabiliyormuşum.
'Iyiyim ama o kadarda deği', 'Iyiyim diyorum ama hiç iyi değilim',' Aman işte iyiyim demek adet olmuş','Çok iyiyim, hiç bir şey bundan daha iyi olamazdı', 'Iyi miyim değil miyim bilmiyorum' veya 'Iyiyim ama bundan sana ne?' gibi.

Yan açıklamalarıyla cevap versem bir dokuz kere daha yanlış anlaşılma olasılığım var.
Yani 81 farklı algı…

Peki neden yanlış anlaşılıyoruz? 'Nasılsın? ' diye sorulduğunda basit bir 'İyiyim' cevabı nasıl oluyorda yanlış anlaşılmamıza neden oluyor?
Bunun ilk sebebi karşımızdaki kişinin bizimle aynı şeyleri düşünmemesi veya farklı hissiyatlarda olmamız.
Yani düz bir mantıkla 'iyiyim' dediğimizde karşımızdaki kişi o gün iyi değilse bizim iyi olduğumuza inanmamaya meyillidir..

İkinci önemli unsur hafif Akdeniz karışımı Ortadoğu kültürümüzden aldığımız el kol hareketlerimizi kullanmamızdır.
Biz Türk insanı olarak genelde ifadecisizdir. Konuşmayı sever, dinlemeye gönüllü değilizdir.
Konuşurken ise ellerimiz kollarımız boş durmaz devamlı bir hareket halindedir.
Bu da ister istemez karşımızdaki insanın aklını karıştırır bizi anlayacakken dikkatini dağıtır.
Mesela 'iyiyim' derken ellerimizi kollarımızı havaya açıyorsak hatırımızı soran kişi otomatik olarak dikkatini hareketlerimize odaklar, kollarımızı takip ederek havaya bakar ve belki 9 ihtimal içinde
'Yağmur mu yağacak?' diye düşünebilir veya “ Kollarını açtı beni kucaklayacak mı ne?”..

Yanlış anlaşılmanın nasıl önüne geçebiliriz?
Benim gibi kısa ve az konuşmayı seven biriyseniz yan açıklamalarla harcayacak vaktiniz yoksa ve duygusal bir insansanız, gününüzün geri kalan kısmını üzülerek hayıflanarak ve bazen kızgın bir şekilde geçirmeniz kuvvetle muhtemeldir.

Herşeyden önce yine kısa az ve sade cümleler kurmaya devam ederek bir nebze olsun yanlış anlaşılmanın önüne geçebilirsiniz.
Konuyu saptırmadan dağıtmadan ne söylemek istiyorsanız o doğrultuda konuşarak yanlış anlaşılmayı engellemiş olursunuz.
Yani 'Nasılsın?' diye sorulduğu zaman havanın soğuk olmasının sizi nasıl kötü hissettirdiğinden bahsetmek yerine 'iyi sayılırım' diyebilirsiniz.
Karşınızdaki kişi nedenini sorarsa o zaman havadan bahsetmeniz yerinde olacaktır.

Çok zor biliyorum ama ellerimize ve kollarımıza da sahip çıkmamız gerekiyor..
Uzmanlar konuşurken hareket etmemek için kolların göğüslerde kavuşturulmasının karşınızdaki insana kapalı yani konuşmaya açık olmadığınız belirtisi vereceğini söylüyor..
Elleri ceplere koymakta biraz vurdum duymaz, rahat havası verir.
Kadınlar için saçlarla oynamak tehlikeli olabilir çünkü eğer karşı cinsle konuşuyorsanız doğrudan kur yaptığınız düşünülebilir..
Benim aklıma gelen tek şey ellerinizin dolu olması…
Kalem, kitap, şemsiye, bardak, gazete ,..vs gibi bir eşya taşıyorsanız, konuşurken ellerinizi kollarınızı kullanmanız güçleşir, hareket imkanınız sınırlanır buda karşınızdaki kişinin dikkatini dağıtmaz..

Diyelim ki gerçekten yanlış anlaşılmak istiyorsunuz o anda.
Nezaketen verdiğiniz cevap içinizdeki cevabın tam tersi..
Karşınızdakinin bunu anlamasını istiyorsunuz ama bir nezaket çerçevesi ile örülmüş konuşmanız.
Hiç dert etmeyin çünkü verdiğiniz cevap zaten 9 farklı şekilde algılanıyor zaten..