


Çok değil bir kaç hafta kaldı Amerika'dan , burdaki evimizden ve hayatımızdan ayrılmaya. Bu sefer ki istikamet Avrupa , Belçika..
Bundan 2.5 sene öncesinin sıcak bir Temmuz ayını hatırlıyorum . Beni Türkiye'ye ait herşeyden kocaman bir okyanusla ayıracak olan yolculuğa hazırlanışımı. İçimin burukluğunu. Ayrılığın açısından bana mı öyle geldi yoksa İstanbul bırakıp gittiğim için mi naz yaptı bilmem ama o son ay Boğaz o güne dek hiç olmadığı kadar lacivert , martılar hiç olmadıkları kadar güzel ötüyorlardı. İçinde yaşarken farkettmediğim İstanbul ,olabildiğine güzel görünüyordu gözüme o ay.
Derken hayat beni buraya , dünyanın öbür ucuna attı . Belli ki görmemi istediği,öğrenmemi istediği , hepsinden öte yaşamamı istediği şeyler vardı Amerika'da. Buraya gelişimizin ilk günlerinde eşimle yaptığımız yürüyüşlerdeki konuşmalarımız geliyor aklıma . Ağaçlarla süslü,alabildiğine uzun ve sessiz parkurda bize eşlik eden sincap ve tavşanlarla birlikte yürürken , kaç gün geçtiğini ve kaç gün kaldığını sayardık terhis bekleyen askerler gibi.
Belçika öncesi geri sayım artık son haftalarında hatta son günlerinde ama benim yüreğim tıpkı 2.5 sene öncesindeki o sıcak Temmuz ayı gibi buruk yine.. Yaşadığım şehir bambaşka görünüyor gözüme , insanlar yaklaşan tatil sevincini ve telaşını , her yıl olduğundan daha bir yoğun yaşıyor sanki , sokaklar daha bir canlı, daha bir süslü , sincaplar ve tavşanlar daha çok gözüme çarpıyor. Ve tüm o soğukluğuna rağmen Carmel sımsıcak gülümsüyor bana son bir kaç gündür...
Türkiye'den ayrılışımdaki burukluğu kafamda bir mantığa oturtabilmek çok zamanımı almışken gelin görün ki Amerika'dan ayrılacağım için yaşadığım aynı burukluğu açıklamak , artık bunu defalarca yaşamış olmanın verdiği tecrübeden olsa gerek , çok kolay geliyor şimdi.. Konuştuğum insanlar,özellikle burdaki çevremdekiler özleyeceğimi söylediğimde hep “ Nesini özleyeceğimi “ soruyorlar doğal bir merakla.Belki kibar insanlarını özleyeceğim , karşılaştığımızda selam veren , her zaman yardıma hazır , güler yüzlü insanları.Yada rahatlığını özleyeceğim , istediğim herşeye kolay ulaşabilmeyi veya yürüyüş yaparken bana eşlik eden sincapları , tavşanları özleyeceğim ..ama hepsinden öte “ evimi “ özleyeceğim tıpkı Türkiye'den ayrılınca özlediğim gibi..
Hissettiğim özlem , geleceğe dair ne kadar ümitli ve heyecanlı olsamda içimin burkulmasına neden oluyor. Bu burukluğun sebebi bana göre çok sevip,özümsediğim o sıcak ortamdan ayrılacak oluşum olmalı. Bu sıcak ortam çoğunlukla evim ve ailem oluyor , bazen kurduğum güzel dostluklar veya sadece soluduğum hava. Çünkü benimle beraber yaşıyorlar o anı , içime işliyor onca yıl ve kolay kolay unutulamıyor hele ki paylaşımlarım çok fazlaysa.
İşte bu soğuk ve karlı Aralık ayında , Belçika'ya , yeni hayatıma yapacağım yolculuğu düşünüyorum. Kimbilir kaç kere yürüyüş yaparken günleri sayacağım yine ?
Ama emin olduğum bir şey var , Belçika'dan ayrılırken de tıpkı Türkiye'den ve Amerika'dan ayrılırken olduğu gibi aynı buruklukla “evimi” özleyeceğim.
Gorus ve onerileriniz icin;